Sıradanbirblog / Fenerbahçe yazıları

Feleğin tekeri / Hayat yazıları

Feleğin Tekeri / 101 İnsAN ......

Feleğin Tekeri / 101 İnsAN ......

Feleğin Tekeri / Blog hakkında

V kızı kurtarıyor

Pazartesi, Aralık 31, 2012

Diyalog çok güzel...
V: Sizi temin ederim bir zararım dokunmaz..
E: Sen kimsin..?
V: Kim mi..? Bütün bu etkinlikler dışında ben sadece maske ardında bir adamım.
E: Bunu görebiliyorum.
V: Gördüğünü görüyorum. Her neyse. Gözlem gücünü küçümsemiyorum ama maskenin ardındaki adama kim diye sormana şaşırdım...

Bu ney lan... Gönül/Duman

Pazar, Aralık 30, 2012

Tamam, Orhan Gencebay  fena yazmış. Tamam Zerrin Özer' de çok güzel okumuştu.  
Ama, 
bu ney lan...


Nedir bu çektiğim senden
Gönül derdin hiç bitmiyor
Yediğin darbelere bak
Bu da mı sana yetmiyor gönül

Her çiçekten bal alırsın
Her gördüğünle kalırsın
Sen kendini ne sanırsın
Belki bir gün uslanırsın gönül

Uslan artık deli gönül
Bak gelip geçiyor ömür
Uslan artık deli divane gönül

Dünya sana kalır sanma
Geleceği dünden sorma
Her gün gördüğün rüyayı
Aldanıp ta hayra yorma gönül

Hepimiz bir misafiriz
Zaman gelince göçeriz
Ecel acı can alırken
Her şeyimizden geçeriz gönül


Sadece 3,36sn. :İnsanlık

Çarşamba, Aralık 26, 2012

Sadece 3,36 saniyede insanlığın serüvenini anlatmayı başarmış. Muhakkak izleyin.


Ah bu gönül şarkıları

Salı, Aralık 25, 2012

Eğer kırklı yaşlara gelmediyseniz, çoçukluğunuz 70 lerde, 40-50 hane bir köyde geçmediyse, bu şarkının bana ettiklerini bilmenizi bekleyemem.  Annem için, babam için, çoçukluğum için kalsın burada.

ah bu gönül şarkıları 
Seninle doğan güldur bu gönül
Ah bu gönül şarkıları
Dilimdeki bülbüldür bu gönül
Ah bu gönül şarkıları


Dudu sevgi taşında gönül
Bir gençlik masasında
İkimiz arasında bu gönül
Ah bu gönül sarkıları



Kavusmanın tadını ayrılık feryadını
Taşır senin senin adını bu gönül
Ah bu gönül şarkıları
Dudu sevgı taşında gönül



Bir gençlik masasında
İkimiz arasında bu gönül
Ah bu gönül şarkıları

Aykut hoca hakkında bir kaç soru, bir kaç cevap

Pazartesi, Aralık 24, 2012

Not: 5 arkadaşıma aşağıdaki soruları gönderdim. Muhtemelen 2 si için kötü zamanlama. Gündem çok hızlı olduğu için gelenleri yayınlıyorum. Cevapların mail yoluyla alındığını ve dolayısıyla birbirleri ile etkileşmediğinide belirtmeliyim.

Sevgili Emir, İlker ve Cumhur, Aykut Kocaman özelinde yaşanan ve yeterli bir seviyede değerlendirmekte zorluk çektiğim bu süreci, değerlendirmeme görüşlerinizle katkıda bulunursanız çok sevinirim. Yaşanan olaylarda bazı çevrelerin görüşlerini anlayamıyorum.  Önemsiz bir blogda, tembelliğinden kurtulursa  görüşlerini yazan bir adamım. Ancak daha iyi anlama arzumu bastıramıyorum.  Sizleri yazılarınızdan ve sosyal medyadan tanıyorum. Bu kaosu biraz daha iyi anlamama yardımcı olabileceğinizi düşünüyorum. Şimdiden teşekkür ederim.Lütfen soruların sonunda kendinizi kısaca tanıtın.
Not: Soru sormak çok zor bir iş, en azından benim için. Soruları fazla önemsemeyin, sorulara ekler yapabilir ve değiştirebilirsiniz. Bu süreç hakkındaki görüşlerinizi rahat ifade edebilmek için, istediğiniz her değişikliği yapın.
  • Olaylar Aykut Kocaman'ın istifasına kadar aktı. Fenerbahçeyi seven bazı insanlar, hocanın Fenerbahçeden ayrılmasını istiyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ve neden böyle düşünüyorsunuz?  
  • Cumhur: Ben Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’den ayrılmasını degil, teknik direktörlük görevinden ayrılmasını istiyorum. Zaten baskan ve futbolcular dahil kimse onun kalmasi icin gerekli nedenleri sayarken, teknik direktörlük yeteneginden söz etmiyor. Kulüpte herhangi bir gorev alabilir ama teknik direktorluk baska birsey, ve onu yapamadigi ortada.
  • İlker: Ülkenin genel yapısına baktığımzda, medyanın insanlar üzerinde büyük etkisi olduğunu görüyoruz. Çoğunlukla kendi iradesine sahip olmayan, görüş ve tavır önderlerine ihtiyaç duyan toplumun, bazı görüşler etrafında birleşmesi de çok normal. Şimdilerde ise, medya ve sosyal medyada taraftar bulan kimi odakların hedefi Aykut Kocaman. Burada – nasıl ki Aziz Yıldırım’a koşulsuz biat eden veya Aziz Yıldırım’a koşulsuz öfke saçan odaklar varsa – bir kamplaşma söz konusu. Sürekli pompalanan bir öfke yönetimi var Hoca hakkında. Sonuçlardan bağımsız olarak, sezon ortasında teknik adam değişikliğine her zaman karşı oldum, olacağım. Kocaman’ın gidişi, takımı toparlamaz. Bence sezon sonuna kadar devam edilmeli ancak bu futbol ikliminde, kendisine gösterilmesi gereken saygının da yok olması son derece üzücü.
  • Emir: Bir kaç yüzyıldır zıvanadan çıkmış bir toplumuz ve hayatın içindeki neredeyse her ayrıntıyı büyük bir çiğlikle yaşıyoruz. 3 Temmuz’da yaşanan organize, devasa ve resmî çiğliğe karşı tek başına ayakta kalmaya çabalayan bir adamdan bahsediyoruz, unutmayalım. O’nun omuzlarındaki ağırlığa, ruhundaki çöküntüye ve içindeki dayanılmaz ıstıraba bir parça hürmetimiz olmalı. Her zaman başımızın üstünde yeri var, başlarım maçından, kupasından…
  • Camianın bir kısmının Aykut Kocaman ile ilgili görüşlerinin olumsuza dönmesini sağlayan süreçte, kritik olaylar sizce neler?
  • Cumhur:Takımın cesur oynayamaması, bunun üzerine Alex ısrarı. Alex sonrası takımda hiçbirşeyin değişmemiş olmasi hatta takımın geri gitmiş olması.
  • İlker:Dediğim gibi, saha sonuçlarının bu sezona dek olumsuz olduğunu söylemek zor. Bu sezon çok iyi gitmiyoruz ancak geçtiğimiz iki sezonda hiç de fena değildik. Bence skorlardan ziyade, Aziz Yıldırım ile alakalı bir durum bu. Başkan’ın çoğu kesimde sempatik bulunmayan tavırlarını örten bir adam Aykut Kocaman. Aziz Yıldırım’a karşı olan birçok grup var. Medyada, siyasette hatta tribünde. Bunların düşüncesi, Aykut Kocaman’ı bertaraf edip, doğrudan Aziz Yıldırım’a saldırmaktır. Şahsen Aziz Yıldırım’I çok sevmem ama yaptığı olumlu şeylerin hatrına, asla kötü bir söz kullanmam veya çok eleştirmem. Ben eminim ki, Aziz Yıldırım şu anda başkan olmasa, Aykut Kocaman da bu kadar eleştirilmezdi.
  • Emir: Evvela bu tepki münferit olarak Aykut Hoca’ya değil. Fenerbahçelilik son yirmi yıldır bir tür “gizli depresyon kardeşliği” kıvamında. 3 Temmuz’da yaşananlar bu ateşi çok harlamıştı. Şimdi komplikasyonlar baş gösterdi. Neden derseniz, ilk sebep “bülbülün çektiği dili belası…” Aziz Yıldırım’ın hayatını karartan üslup yanlışlarına hapisten çıktıktan sonra da devam etmesi ve kalender bir lider gibi davranamayışı, taraftarı adeta çıldırttı. Alex olayı ise bir kısım taraftarın dayanışma bariyerlerini tamamen yıktı. Yine de sahadaki sonuçlar iyi olsaydı, bunlar kamufle edilebilirdi. Başarıya endeksli bir ahaliyiz neticede. Ama Aykut Hoca çapı yetersiz oyunculara aşırı müşfik davranıp verim alacağını sanınca olanlar oldu. En ciddi yanlışı: kadro yapılanmasıydı.
  • Alex'in ayrılması  ile sonlanan süreçte, Aykut Kocaman'ın  tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz? 
  • Cumhur: Aykut Kocaman’in görevi futbolculari kazanmaktir ve onlardan maksimum fayda saglamaktır. Bir çok futbolcuda oldugu gibi Alex ile de iletişim konusunda cok zayıf kalmış, heykeli dikilecek kadar efsane olmuş oyuncusunu gayet inatçı bir şekilde kaybetmeyi kolaylikla kabullenmiştir. Bir antrenorde olması gereken esnek ve anlaşılabilir olmanın çok uzaginda kalmıştır.
  • İlker: Alex’in takım üzerinde etkisi büyüktü. Belki de bu yüzden Kuyt gibi iyi ve dürüst bir oyuncuyu transfer etti Hoca. Alex’in birçok maçta takımı kurtarmasının yanında, bazı maçlarda da 10 kişi bıraktığını herkes görüyordu. Ama Alex’i gönderip, Cristian’ı aynı bölgede oynatmasına pek bir anlam veremedim. Oyun planı aynı ama daha düşük kalitede bir adam, yine aynı görevi yapıyor.
  • Emir: Bu konuda Aykut Kocaman’dan ziyade yönetimi topyekün değerlendirmek daha doğru olur. Onu da şöyle söyleyeyim: Kriz yönetimi, iletişim yönetimi ve algı yönetimiyle ilgili cilt cilt kitap alıp, yöneticilerimizi bir odaya tıkıp haftalarca bunları okutmayı çok isterdim. Bilmem anlatabildim mi?
  • Alex'in ayrılması ile sonlanan süreçte, Alex'in tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
  • Cumhur: Alex tüm kamuoyunun görecegi şekilde bir twit atmış ve bu twitte hocasi hakkında yakışıksız bir kelime kullanmıştır. Cezasının da para cezası ve buna benzer bir şey olması gerekirdi. Bir kelime ile kadro dışı kalmasına kendi bile şaşırmıştır. 
  • İlker: Alex istese kalırdı. Bunu herkes biliyor. 35 yaşında bir oyuncuyu her maç 90 dakika oynatmadı diye bir teknik adam eleştirilmez. Alex’in planı zaten Coritiba’da futbolu bırakmaktı, şartlar da uygun olunca çekti gitti. Bence yanlış yaptı. En azından Kasımpaşa maçında 3 puanın gitmesine sebep oldu. Kişisel sorunları sahaya yansıtmamalıydı. 
  • Emir: Alex sahada dokunduğu her topa akıl kazandırıyor. Saha dışında da âkil bir adam. Ama bu olayda hayatın doğal akışına çocuksu bir tepki verdi.Jön prömiyerlik hayat boyu sürmez. Zamanı gelir, karakter oyuncusu olursun. Ve büyüğüm diyorsan, o rolü de jön ışıltısıyla oynayacaksın.Değişim hayatın doğasında var. Buna çocuksu bir mızmızlıkla direnen adam kimseye güven vermez. Alex'in yarattığı bu hayal kırıklığı oldu. Suhuletli olamadı ve camiaya vaadettiği bayrak adam gibi davranamadı. Gitmesi doğruydu.
  • Alex'in ayrılması ile sonlanan süreçte Aziz Yıldırım'ın tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
  • Cumhur:Her zaman istedigi gibi bir pozisyon buldu. Aykut hocayı taraftarın önune attı, böylece ilk başarısızlıkta bütün faturanın Aykuy hocaya çıkacağını bilmenin rahatligiyla buna izin verdi.
  • İlker: Başkan kendinden beklenen bir tavır gösterdi. Bazen uzlaşmacı olmamasının sıkıntısını yaşıyor, karakteri böyle. Alex konusuna daha önce müdahil olabilir, olayı tatlıya bağlayabilirdi. Alex gitmek istediğini söyledikten sonra, kalması için ricacı olamazdı, olmadı da. 
  • Emir: Yukarıda bahsettiğim kitapları tüm yöneticilere birer kez okuttururken, Aziz Başkan’a onar kez okutup biraz da ev ödevi verebilmeyi çok isterdim. 
  •  Alex'in Fenerbahçede kalmasını istermiydiniz? Teknik ve taktik olarak değerlendirdiğinizde faydalı olurmuydu?
  • Cumhur: Alex doğru sistemde dünyanın her takımında oynayabilecek bir futbolcu. Turkiye gibi bir ligde de ne kadar doğru bir oyuncu olduğunu 8 yıldır gösterdi. Onu istememenin futbolla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum, sadece kıskançlık ya da lise ögrencilerindeki farklı bir şey söyleyip ilgi çekme gösterisi olabileceğini düşünüyorum.
  • İlker: Bence hiçbir şey değişmezdi. Sadece Alex’e yakışan, kulübe yakışan daha güzel bir veda olurdu kanaatindeyim. Alex’in bu yaşta takıma katacağı çok şey yoktu. En azından sahada artık daha iyi performans veremiyordu.
  • Emir: Alex çok mahir bir oyuncu. Ama aynı zamanda nadide bir çiçek gibi. Bize çok maç kazandırdı, lakin oyunu pek kazandıramadı. Gitmesi hayırlı oldu.Etrafına onun bu kırılganlığını giderecek bir oyuncu grubu yerleştirilebilseydi harika olurdu gerçi.. Oyun da kazanılabilirdi. Ama niyeyse kulübün basireti bağlandı ve bu yıllarca bir türlü yapılamadı.Yine kadro yapılanması sorununa geliyoruz.
  • Alex ayrıldıktan sonra  aynı oyun planının sürmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
  • Cumhur: Oyun planı sürmedi. Alex bir orta saha oyuncusu degildi, alex top almak icin geri gelen bir forvet idi. Hiçbir orta saha oyuncusu 8 sezonda 150 gol atamaz. Hala onu orta saha sanan hoca, yerini orta saha ile doldurmak istedi. Ne hucum edebildik, ne de ilerde top tutabildik böylece. 
  • İlker: Buna anlam veremiyorum. Alex varken kimi maçta denenen 433 düzeni, o gittikten sonra hiç uygulanmadı. Aslında kadro da buna müsait. Belki de Cristian’ın 3. Bir orta saha olarak kullanılmasını istiyordu ancak oyuncu son derece başarısız oldu.
  • Emir: Hoca takımdaki dirençsizlik ve mızmızlık sorununu bir türlü çözemedi. Alex’in gitmesi bile buna ilaç olamadı. Aynı sistemde devam ediyor çünkü daha cesur hamleler yapabileceği dirayetli bir oyuncu grubuna sahip değil. 
  •  Emre ile yeni bir sözleşme yapılmamasını( teknik, taktik ve disiplin) olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Cumhur:Emre ile sözleşme yapılmamasının da altında Aykut hoca ile olan problemlerin oldugunu duşünüyorum. Sahadaki performansı kesinlikle eksik degildi. Eksik bile olsa, bonservisi sizde olan bir oyuncu gönderilmez, en kotu yedeğe düşebilirdi. (Bkz. Selcuk Sahin). Zaten Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım'ın en büyük eleştirilme sebebi de bu. Özel sebeplerle takımdan gönderdikleri oyuncuları, aslinda teknik taktik sebeplerle gönderdiklerine taraftarı kandırmaya çalışmaları. Selcuk Şahin 10 yıldır kalırken, Emre’yi bedava verirseniz komik gözükürsünüz, inandırıcılığınızı yitirirsiniz.
  • İlker: Emre’nin Hoca ile problem yaşadığı söylendi. Bu konuda sadece dedikodular var, olayı tam olarak bilemiyorum tabi. Ancak Emre çok değerli bir oyuncu. Geçen sene Zokora ile uygulanan tezgahta kurban edildi sanıyorum.
  • Emir: Emre yetenekleri oranında büyük bir futbolcu olamadı. Çünkü nefsi, keskin dişleriyle bir canavar gibi ağzından dışarı fırladığında onu içeri sokamıyor.  Maalesef, kamuoyunun hınç psikolojisi de peşini bırakmadı ve ona kendisini düzeltme şansını hiç vermedi.Gönderilmesi doğruydu, boşluğunun doldurulmaması yanlıştı.
  • Stoch'un düşen performansı hakkında ne düşünüyorsunuz?  
  • Cumhur: Kimden kaynaklandığını tartışmıyorum ama yeteneği olduğuna kimsenin şüphesi olmayan bir oyuncunun performansını korumak ya da arttırmanın hocanın görevi olduğunu düşünüyorum. Performans düşme sebebi kişisel de olsa, bu kişisel problemlerini çözmede de yardımcı olunması gerekir. Yetenekleri ortada ve Kazım Kazım gibi sorunlu bir adam olmadığı da ortada.
  • İlker: Stoch çok üst düzey bir oyuncu olamayacak. Sorunun kaynağı da kendisi. Kısa boyulu oyuncuların fizik olarak sürekli zinde olması gerek. Gücü olmayan ve iyi çaılşmayan kısa oyuncunun yapacağı bir katkı yok. Çok maçta hiçbir şey yapmadan sahadan çıktığını gördük. Mesele tembel olması. 
  • Emir: Şimdilerde anlıyorum ki, Chelsea Stoch’un fotoğrafını iyi çekmiş. Yetenekli ama çocuksulukta da gerçek bir zirve. Küskünlük ve kırılganlık tüm bünyesini sarmış. Türkiye gibi hunhar bir futbol ortamında ayakta bile duramıyor.Uzun yıllara yayılacak bir tekamül evresinden sonra kendine gelebilir belki. Ama kısa vadede zor.Gönderilmeli.
  • Aykut Kocaman bu sezon Stoch'a 1200 dak. (10'u ilk 11, 20 maçta) şans tanıdığı halde, kamuoyu bu değerli oyuncunun düşen performansından  hocayı sorumlu tutuyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
  • Cumhur:Konu kaç dakika oynadığı değil. Dogru adamı yanlış sistemde oynatırsanız, ya da alması gereken 3 pası alamaz, iyi olacakken kötü gözükür. Stoch’un form düşüklüğü vardır, ama yeteneklidir. Bunlardan faydalanmak hoca kabiliyetidir. Faydalanamıyorsan da daha iyi bir seçeneğin varsa onu kullanirsin. Stoch hiçbir zaman Fenerbahçe’nin asıl gücü ya da sorunu olmamıştır bence.
  • İlker: Kesinlikle yanlış. Stoch birçok maçta görev aldı ve özellikle bu sezon hiçbir şey oynamadı. Şikayet etmesi gereken biri varsa Stoch değil
  • Emir:“Yanlış hayat doğru yaşanmaz” diye bir söz vardır. Stoch’un hep yerlerde yuvarlanışı, o küskün ve hep halinden şikayetçi mimikleri ortadayken hangi performanstan bahsediyoruz?
  • Cristian Baroni Aykut Kocaman'ın aldığı eleştirilerde önemli bir yere sahip. Cristian Baroni'nin performansı ve teknik özellikleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
  • Cumhur: Christian Baroni kısıtlı özellikleri olan ve bu özelliklerini çok iyi kullanan bir oyuncu. Aykut Kocaman ise, benim anlayamadığım kıstaslarla, kendisinden farklı bir futbolcu profili yaratmaya çalışıyor. Hem Christian’a zarar veriyor, hem de takıma. Christian’ın arkada oynadığında, hem uzaktan şutlariyla hem de Alex ile top alişveriş uyumuyla ne kadar başarılı  oldugu ortadayken, Alex’in yerine onu oynatarak, hem Alex’ten gelen pozitifler kaybedildi, hem de Christian iyi yaptığı işleri yapamaz hale geldi. Takım kaybetti.
  • İlker: Cristian Baroni, defansif orta saha oyuncusu olarak ülkemize getirildi. İyi şut atan ve top kullanan tipte bir oyuncu. Ancak hiçbir zaman agresif ve sert bir oyuncu olamadı. Zaman zaman, yanında Emre olduğu için fazla göze batmadı ancak bu sene inanılmaz tembel ve bıkkın bir görüntüde. Takımda olmaması gereken birinci oyuncudur gözümde.Yaptığı işe saygısı olan bir adam değil.
  • Emir: Christian sistemin beyni sayılabilecek bir pozisyonda oynuyor. Ama Fenerbahçe gibi sürekli baskıya ve tazyike maruz kalan bir kulüpte, bu görevi ifa edemiyor. İyi niyetli ama devamlılığı yok. İnsiyatif almaktan korkuyor. Apartman duvarının arkasından mahalleyi gözleyen kediler gibi. Hatta televizyonda onu izlerken hep şunu yakalıyorum: Top kendisine atıldığı anlarda hep hafif bir şaşkınlık ve ürperti yaşıyor sanki.. Olmaz, o forma ürpermez kardeşim, dizi titremez. Koşmaktan, kendini hırpalamaktan imtina etmez.
  • Aykut Kocaman'ın transferleri ile ilgili olumlu ve olumsuz pek çok görüş var. Siz ne düşünüyorsunuz?
  • Cumhur: Ben iyi transferler yaptığını  düşünüyorum. Fakat elindeki kadroyu yönetmekte sorun yaşadığını düsünüyorum. Son yıllardaki en kötü transferi gibi gözüken Bienvenu bile, 4-4-2 oynansa, ileride 2’li forvette çok daha etkin olabilecek bir futbolcu bence.
  • İlker: Aykut Kocaman’ın getirdiği, getirmek istediği oyuncuların çoğu son derece iyi oyunculardı. Bu konuda kendisini eleştirmek haksızlık olur.
  • Emir: Fenerli topçularin çoğu şu kategoride: "iyi takim içinde siritmayacak oyuncu" Dengesizliğin başlangici da tam burada, böyle casting olmaz. Filmini dengeli bir castingle kurmayan yapimci, sahneye çürük sebze meyve atildiğinda da şikayet edemez. Uğrayacaği zarar da cabasi..Fenerbahçe cast'ina devre arasinda akil-irade-ruh kombinasyonu sağlam 2-3 esas oğlan alinmazsa, bu dizi yayindan kalkar. Benden söylemesi.
  • Aykut Kocaman 2.5 yıl Fenerbahçe'de görev yaptı.   Bu dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Cumhur: Bu dönem zaten cok karışık oldu. Ne olumsuzlukları ona maletmek lazım, ne de olumlu yanları. Çok zor bir dönemde kulupte zorlu bir görevi almıştır, ilk sezonu iyi ama ikinci ve üçüncü sezonlarında çok kötu iş çıkarmıştır. (sonuçta bu takım gecen yıl da ligi 9 puan geride bitirdi) . Iyi bir Fenerbahçelidir, uzun süreler baskanlik dahil kulupte yer almalidir, ama teknik direktörluk konusunda cok zayıf oldugunu onlarca maçta ispatlamıştır, artik daha fazla zaman kaybetmeden, devre arasında takımı  tanıyacak bir teknik direktöre yerini bırakmalıdır.
  • İlker: Bu sezon hariç, son derece başarılı buluyorum. Bu sezonu da belki Avrupa başarısı ile geçebilirdik ancak ülke insanı başarısızlıkta da takımın sevmeye henüz hazır değil.
  • Emir: Aykut Kocaman’ı değerlendirebilmek için asıl bundan sonra yapacaklarına bakmak gerek. Çünkü 3 Temmuz’dan sonra Fenerbahçe’yi kuşatan kaotik hınç çemberini yalnızca futbol takımı kırabilir. İşte tam bu noktada Aykut Hoca’ya her zamankinden daha çok ihtiyaç var.
  • Eklemek   istediğiniz başka bir soru veya cevap var mı?
  • Cumhur: Aykut Kocaman gorevinde kalırsa ne olur ?  
  • İlk olarak sözünün eri adam gibi adam sıfatlarını kaybeder. Aziz Yıldırım gibi istifa edip edip dönen biri haline gelir. Bir daha da istifa ettiğinde kimse ciddiye almaz. Tribünler ona zaten tepkili, ilk kötü sonuçta tribünler daha da karışır ve 3 Temmuzda başlayan birliktelik tamamen sona erer. Kulup içi bekleyen muhalefetin de ekmeğine yağ sürülür, 90’lardaki Fenerbahçeye dogru hızla ilerlenir, 10 yılda katedilen bütün yol kaybedilir. Futbol olarak zaten konu çoktan bitmiş durumda, kimsenin hocaya en ufak güveni kalmadı artık.
  • İlker: Hayır, teşekkürler.
  • Emir: Aşk on harftir: Фенербахче... Anladınız siz onu...
Not: Kimse kendini tanıtmakta pekte hevesli değil. Ben yinede twiter adreslerini yazıyorum.
@Cumhursertkol
@__10__
@emir_zen
Not:Bütün imla hataları benim yüzümden....




''Jilet artık yok kardeş'' Ramiz Karaeski

Pazar, Aralık 23, 2012

 Ramiz Karaeski Türk dizilerinin en özel kahramanlarından. Ufuk Bayraktar ve  muhteşem diyolog.
Bu sahne de unutulmaz. Kalsın burada.

Gerçekler bazen ortaya çıkar, bazen çıkmaz, bazen geç kalır.

Cumartesi, Aralık 22, 2012

''Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır'' Aykut Kocaman

Yok be hocam. Öyle bir şey yok. Gerçekler bazen ortaya çıkabilir , bazen çıkmaz. Ve en kötüsü de, bazen geç kalır. 



Kendim ettim kendim buldum

Her dinlediğimde beni hüzünle sarsan eşsiz bir performansı, Neşet Ertaş'ın bir türküsünü eklemek istiyorum buraya. Neşet Ertaş'ı kaybettiğimiz gün, radyocu Nihat Sırdar şöyle bir ifade kullanmıştı: Bir daha böyle bir sanatçı, böyle bir adam gelmez.


Karadır şu bahtım kara sözüm kâr etmiyor yâra
Karadır şu bahtım kara sözüm kâr etmiyor yâra
Sen düşürdün beni dara eyvah eyvah eyvah ey
Sen düşürdün beni dara eyvah eyvah eyvah ey

Kendim ettim kendim buldum kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sarardım soldum eyvah eyvah eyvah ey
Kendim ettim kendim buldum kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sarardım soldum eyvah eyvah eyvah ey

Bilmez yar halımdan bilmez akan gözyaşlarım silmez
Bir kere yüzüme gülmez eyvah eyvah eyvah ey
Bir kere yüzüme gülmez eyvah eyvah eyvah ey

Kendim ettim kendim buldum kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sarardım soldum eyvah eyvah eyvah ey
Kendim ettim kendim buldum kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sarardım soldum eyvah eyvah eyvah ey

Aynısını yapasım var


Bir can yoldaşıyla aynen böyle içesim var.

Bu gece uyuma Halis Özkahya

Perşembe, Aralık 20, 2012

Böyle bir densizlik bekliyordum PFDK'dan. Niye böyle koydu anlamadım. Şurada bir blog açmış efendi efendi yazmak istemiştim. Meirelles öyle oynasın, Kuyt böyle oynasın, Caner iyidir iyi, filan yazacaktım. Yine başladılar. Adam yalan yanlış raporu döşedi. Artık kime güvendi, kendisine hangi çıkar sağlandı bilmem. Ancak bu sefer iyi kıvıramadılar. İş temiz olmadı.
Büyük bir öfke ve hayal kırıklığı içinde fark etmediğimiz bir şey var.  Daha önce olmayan bir şey oldu bu sefer. Ligtv Fenerbahçe lehine net bir görüntüyü yayınladı. Görüntü geç yayınlanmış diye isyan eden arkadaşlarımız var ama, gerçekten önemli değil. Hatta daha iyi. Eğer bu görüntülerin verileceğini bilselerdi, bu cezayı veremezlerdi. Başka bir fırsatı değerlendirmek üzere pusuda olacaklardı. Şu anda bizden daha büyük bir şoktalar. Tabi ki yüzsüzlükle baskın çıkmaya, saklanmaya çalışacaklar ama yağma yok. Çok fena yakalandılar.
Üzerimize düşen bir vazife var. Bu akşamdan tezi yok, yönetimde, tesiste, sahada, tribünde, sosyal medyada,
%100 performansla mücadele etmeliyiz. İsraf edecek %1 yok. Her kes her şeyini döksün. Dilerim yönetimde uykusundan uyanarak bu yüksek enerjiyi kullanır.  Bu enerji başıboş kalırsa Fenerbahçeye de zarar verecektir.  Ben kendimden biliyorum bu tehlikeyi. Bir koyversem küfürün bini bir para. Başlangıç olarak herkesten ricam bu bağlantıdaki videoyu her platformda yayın ve izletin. Diğer bir ricamda bulduğunuz her türlü sosyal platformda bu konudaki etkili her şeyi paylaşın. Sonunu düşünmeden  maşa durumuna düşen bu hakem, asıl suçlu olmasada cezasını çeksin. Böylece maşayı tutanlarada bir ön mesaj verilmiş olur.  Onlara verilmesi gereken son mesaj belli. Kurdukları tezgahları birer birer ortalığa dökmek. Çok kolay bir şey değil ama bu hedef asla bırakılmamalı.
Başka söze yer bırakmayan bir fotoğraf ve malum videoyu buraya ekliyorum. Ve son sözümü yazıyorum. ''Bu gece uyuma Halis Özkahya. Kendin ettin, kendin buldun. Kime maşalık ettiysen o raporla,  kurtarsın seni bu vaziyetten. Düşürüldüğün bu berbat durum için üzgünüm.''




Fikrimin ince gülü



Hiç bir şey söylenemez, hiç bir şey yazılamaz. Sadece dinlenir. Ceylan Ertem'i daha fazla dinlemek lazım.
Ve tabiki Sema'nın harika yorumunu da eklemek lazım....


Fenerbahçe-Sivasspor

    Fenerbahçeliler için güzel bir akşam oldu. Kadın basket takımımız Romanya'da rahat bir galibiyet aldı. Fenerbahçe Ülker, Emir ve Bojan'ın parladığı maçta Galatasaray'ı yendi. Futbol takımımız Türkiye kupasında guruplara Sivasspor galibiyetiyle başladı. Üç müsabaka üç galibiyet. Kazanmak her zaman çok güzel. Galatasaray maçı ile ortaya çıkan negatif enerji bir anda kayboldu. Yani işin özü şu, saha sonuçları iyi olacak.      
    Fenerbahçe kulübü çok büyük organizasyon. Sürecin en sonunda ortaya çıkan sonuçları, o oynasın bu oynasın, şu gelsin bu gitsin  şeklinde değerlendirmek son derece kolay ve olağan. Bütün kamuoyu da bunu sonuna kadar yapıyor zaten. Akıllı bir telefona sahip olan herkes gündeme sonuna kadar dahil olabiliyor. Bu futbola özel bir şey değil. 2012'de hayat böyle artık. Bu yeni çağda algı yönetimi, takım yönetimi kadar önemli. Birini birinden ayırmak imkansız. Kamuoyunun algısını yönetmek, tüm ekonomik sonuçları ve takımı etkiler. Takımın performansı, kamuoyunun algısını etkiler. Alın  size bir yumurta tavuk meselesi daha.  Sonuç, sahada kazanacaksın. Sahada çatır çatır oynayacaksın. Fenerbahçeli oyuncu, teknik heyet, yönetim bunu bilecek. Bu kulüpte sahada teslim olmak, evelemek gevelemek yok.
    İki müsabaka aynı saatte olunca en fazla birini izleyebildik. Ben futbol maçını izleyenlerdenim. Doğrusu Göztepe maçından daha geniş bir rotasyonla çıkmamız beni şaşırttı. Şans bulamayan oyuncuların kendilerini daha iyi göstermeleri için, bazı önemli oyuncuların sahada olması gerektiğini düşünüyorum ben.  Rotasyon çok yorulan oyuncuları dinlendirmek için kullanılmalı. Burada yine şaşırdım çünkü Hasan Ali sahadaydı. Sanırım bu sezon 33 oldu.
   Beklediğimden daha geniş tutulan rotasyona rağmen sahada iyi oynayan bir takım vardı.  Mert, Selçuk, Hasan Ali ve Salih sahadaki iyi oyunculardı. Krasiç pozisyon pozisyon istikrarsız. Hala bu kadar güçsüz olması şaşırtıcı. Sezon başında Sow'da böyle güçsüzdü, ama iki haftada toparladı.  Krasiç bana hem umut veriyor, hem korkutuyor. Stoch kendi halinde devam ediyor. Akşam yeteneklerini göstermesine çok uygun bir oyun vardı sahada.  Ancak o kendisi ile savaşmaya devam etti. Ve Semih Şentürk.  Umudumu yitireli çok oldu.  Bir futbolcu bu kadar pes etmez.Kötü değildi akşam, iyi oynadığı pek çok pozisyon vardı.  Ne kadar yetenekli olduğunu hatırlattı tekrar. Ancak sezonlar oldu Semih katkı vermiyor.  Fenerbahçenin beklediği seviyede kalamayacak bir oyuncu olduğu belli artık. Yapabilseydi yapardı. Fiziksel ve teknik yeteneklerinin dışında bir uyumsuzluğu var Fenerbahçeye. Kendisine yeni bir yol seçsin. O yolda kendisi için hayırllı olsun.
    Teknik heyetin ve yönetimin hemen çözmesi gereken bir şey var. Alex'le başlayan, hocaya karşı tavır alma davranışı -hatta bunu ekranlarda yapma- , devam ediyor. Stoch ve Semih kariyerlerinin kötü günlerindeler, takıma katkı veremiyorlar, üstüne suyu bulandıracak jestler yapıyorlar. Kimseyi asmaya gerek yok. Bütün sporcularımızı seviyoruz. Ancak transfer sezonlarında çok profesyonel olan oyuncuların bu halleri çekilmiyor. Fenerbahçe rehabilitasyon merkezi değil. Hoşgörü bir yere kadar. İşlerini iyi yapsınlar, anlamadıkları bir şey varsa kapıyı çalıp hocalarıyla konuşsunlar. Hala olmuyorsa ayrılsınlar.
    Hiç bir elle tutulur veri olmadan hissettiğim ve sakındığım bir şey daha var. Aykut hoca basındaki olumsuz eleştirilerden biraz fazla etkileniyor bu sıralar. Oldukça yorucu yollardan geçmiş olsa da, asla teslim olmamalı.
İşinde yapabileceği en büyük hata olur bu. Her görüşü çok dikkatle değerlendirmeli, özellikle olumsuz olanları.  Ancak kararlarını verirken kesinlikle teslim olmamalı. Üzerinde baskı kuran kamuoyu, onun sahip olduğu verilerin yüzde onuna sahip.  Bu paragraf saçma bir kuruntu üzerine yazılmış olabilir, umarım öyledir.
   Maça az yada çok değindiğim bu yazıda, Salih Uçan'dan biraz daha fazla bahsetmeliyiz. Ayakları çok hızlı, bilekleri çok yumuşak, top kontrolü çok yüksek. Sahada iyi yerlere gidiyor, kendine güveni iyi seviyede ve çok dikkat çekici oranda top çaldı. Meireles, Kuyt , Baroni, Yobo ve Sow sahada olsa dahada iyi oynardı. Oynadığı bölgede çok iyi oyuncularımız var, işi zor. Ancak şu haliyle bile iyi bir alternatif olacağı belli. Sadece kupada değil her fırsatta şans verilmeli.  Vuruş tekniği konusunda kendini geliştirmeli. Bu çok önemli. Üst klas bir oyuncu olacaksa top istediği yere gerekli hızla gitmeli. Bu konuda başarılı oyuncularımız var (Caner, Meireles, Baroni). Onların tekniğini inceleyip özel çalışmalar yapmalı. Fenerbahçeli taraftarlar Recep ile beraber kendisini heyecanla bekliyorlar. Ben Gökay'ı da bekliyorum.

 
 

Bittimi oyun, sandıktayız hepimiz. / Ö.Hayyam

Çarşamba, Aralık 19, 2012



Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz.
Kuklacı felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer,
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
Ömer Hayyam

Siz ne zannettiniz ki var oluşunuz için. 





Bazı yetersiz veriler ışığında Fenerbahçe

Salı, Aralık 18, 2012

Heyecanla, coşkuyla ekranın başına geçip, mümkünse stada gidip maç izliyoruz. İyi oynuyoruz, kötü oynuyoruz, kazanıyoruz, kaybediyoruz. Bir duygu ile değerlendirmeler ve yorumlar yapıyoruz. Galatasaray maçlarında bu misli ile oluyor. Yine oldu.  Takıma ve hocaya yönelik ciddi eleştiriler var.  Bu çok normal, farklı görüşler çok olağan. Ancak eyeterli veriye sahip olmadan oluşmuş görüşlerimizi, herkesin kabul etmesini beklemekte pek normal değil.
Aşağıda ki kısa tabloda, hangi oyuncumuzun bu sezon kaç dakika süre aldığı, kaç asist ve kaç gol ürettiği ile ilgili bazı veriler var. Bu veriler, bir takımı değerlendirmek için çok yüzeysel kalsa da,  taraftarlarımız arasında yayılan bazı önemli görüşlerin ne kadar yersiz olduğunu göstermeye yetiyor.

  • Yanlış varsayım 1: Hoca Stoch'a şans tanımıyor. Stoch bu sezon Fenerbahçe'de 10'u ilk 11 21 maç görev almış. 1 gol 0 asist. Aynı mevkide rekabet ettiği Caner bu sezon 23 maç görev almış 2 gol ve 4 asist üretmiş. Koşu mesafelerinde, sprint sayısında takımın Kuyt ve Meirelles ile beraber en başarılı oyuncusu.
  • Yanlış varsayım 2: Hasan Ali Fenerbahçe'nin beklentilerini karşılayacak kapasitede değil. Bu sezon 32 maçta görev almış. 1 gol 4 asist üretmiş.  Türkiye'de mevkisinin en iyisi olduğunu tartışamayacağımız Gökhan Gönül 2 gol 5 asist üretmiş.
  • Yanlış varsayım 3: Mehmet Topuz verimsiz bir oyuncu, sadece koşuyor. Sakatlığı yüzünden uzun bir süre oynamayan Mehmet, bu sezon 17 maçta 5 asist üretmiş. Kuyt 8, Cristian 7, Caner 6, Gökhan Gönül 5. Cristian'ın asistlerinden bir çoğunun duran top olduğunu dikkate alırsak, oynadığı maç sayısını da dikkate alırsak, bu alanda takımın en başarılı oyuncusu.
  • Yanlış varsayım 4: Dirk Kuyt teknik kapasitesi sınırlı bir oyuncu, söylendiği kadar önemli bir oyuncu değil. Yorum yapmadan duramayacağım burada, bu görüşün bildiğimiz futbolla hiç alakası yok. Kuyt bu sezon 11 gol 8 asist üretmiş, sahadaki çalışkan oyunu ekstra. Yıllar sonra süper bir golcü bulduk diye nitelentirdiğimiz Sow11 gol 2 asist üretmiş. Hemen ekliyorum Sow bencede çok kıymetli bir oyuncu.
Yanlış varsayımları bir kenara bırakalım, sadece oynadıkları maç adeti, aldıkları dakikalar, ürettikleri gol ve asist gibi çok yüzeysel bir tablodan bazı uyarılar çıkarmaya çalışalım. 
  • Uyarı 1. Miroslav Stoch özel olarak ele alınmalı, tepeden tırnağa yetenek olan genç bu sezon bir türlü takıma uyamadı.  Böyle bir yetenek, böyle bir performans olmaz. Bunun sahada aldığı süre ile alakası olmadığı ortada.
  • Uyarı 2. Sakatlıktan kurtulan Mehmet Topuz unutulmamalı. Yerinde görev alan Kuyt'un performansı böyle bir ihmale sebeb olmasın. Kuyt'ın süresi azalmadan, Mehmet zaman zaman görev alabilir.
  • Uyarı 3.303 dakikada 5 gol 2 asist üreten Sezer Öztürk'de Stoch gibi etraflıca değerlendirilmeli. Bazı handikapları var (çok top kaybediyor, rakiple ve hakemle oynuyor) ama gol yeteneği ve sezgisi çok iyi durumda. Doğru zamanlarda kullanılırsa az veya çok süre almasından bağımsız, çok verimli olabilir.
  • Uyarı 4. Kadroda herhangi bir şekilde alternatif bile olamayacağı belli bazı oyuncular var. Semih, Henri, Özgür, Orhan gibi. Özgür'ü çok genç olduğu için ayrı bir yere koyarsak, diğer 3 oyuncumuzun kadroda bulunması kendileri içinde, Fenerbahçe içinde hayırlı değil.
Sadece transfermarket ten ulaşabildiğim son derece yüzeysel verilerle çıkarabildiğim bazı  net sonuçlar bunlar. 
Antreman performansları ve maçlarla ilgili daha çok detay kullanarak yapılan tercihleri eleştirirken, daha dikkatli olmamıza yeterde artar bu sonuçlar.  
Not: Aşağıdaki tabloda bulunan sonuçlarda milli maçlarda bulunmaktadır. Bazı oyuncularımızın 4 milli maç oynadığınıda eklemeliyim.

MAÇ DAKİKA GOL ASİST
Volkan Demirel 23 1994 25
Mert Günok 8 661 12
Egemen Korkmaz 18 1523 1
Bekir İrtegün 23 1936 3
Gökhan Gönül 26 2328 2 5
Hasan Ali Kaldırım 32 2743 1 4
Joseph Yobo 17 1509
Serdar Kesimal 7 541
Orhan Şam  5 417
Mehmet Topal 30 2279 2 1
Selçuk Şahin 19 1153 1 1
Raul Meirelles 21 1589 2 2
Cristian Baroni 25 1752 4 7
Salih Uçan 3 121
Mehmet Topuz 17 1077 5
Özgür Çek 1 90
Caner Erkin 26 1509 2 6
Miroslav Stoch 25 1303 2
Sezer Öztürk 10 303 5 2
Dirk Kuyt 28 2292 11 8
Moussa Sow 28 2003 11 2
Milos Krasiç 16 604 1 1
Semih Şentürk 9 185 1
Recep Niyaz 6 106 1



Yasmin Levy'den ve Sezen Aksu'dan Firuze

Yasmin Levy çok fena söylüyor. Dinleyin dinlettirin.  Sezen Aksu'dan türkçe dinlemek isterseniz, ki defalarca dinlemişsinizdir, onuda ekliyorum.




Kara deryalarda bir fenersin



Eşitlikten, adeletten, insanlık onurundan umudumu keseli çok oldu. En iyimser beklentim şu, bu karanlık yolun sonunda  bir güneş varsa da pek yakında değil.  İnsanların içinde çok az insan samimi olarak paylaşmayı istiyor.  Değirmen gibi öğütüyoruz birbirimizi. 
Yinede bu rüyayı anlatan her şarkı, her şiir, her davranış çok mutlu ediyor. Böyle garip bir duygu işte bu.


Kara deryalarda bir fenersin

Hayat denilen kavgaya girdik 
Emin adımlarla yürüyoruz 
Biz bu karanlık yolun sonunda 
Doğacak güneşi görüyoruz 

Dağları aşıyor, bak yakınlaşıyor 
Kızıl yıldız zafer kuşu 
Bu bir rüya değil
Bu bir hülya değil, yıldızıdır kurtuluşun 

Kara deryalarda bir fenersin
Senin ışığında yürüyoruz
Biz bu karanlık yolun sonunda 
Doğacak güneşi görüyoruz
Fabrikalarda biz
Tarlalarda biziz, biziz hayatı yaratan 
Din farkı bilmeyiz]
Dil farkı bilmeyiz, sanki doğduk bir anadan 

Anamız amele sınıfıdır
Yurdumuz bütün cihandır bizim 
Hazırlandık son kanlı kavgaya 
Basta bayrağımız sosyalizm 

Bayrağını yükselt
Daha daha yükselt, yükselt bayrağı yukarı 
Bu güne vuralım, yarını kuralım
Kaldıralım sınıfları
Fabrikalarda biz
Tarlalarda biziz, biziz hayatı yaratan 
Din farkı bilmeyiz
Dil farkı bilmeyiz, sanki doğduk bir anadan 

Haydi twitter, vurun Gökhan Gönül'e

Pazartesi, Aralık 17, 2012

Haydi twitter destek verin TT yapacağız, bu gün Gökhan Gönül'ü asıyoruz.
Bu sosyal medya, içimizdeki  canavarın ortaya çıkması için ne kadar iyi bir platform.  Yeni dünya düzeni, kalabalık şehirler, güçlenen bireysel çıkar güdüsü ve son nokta twitter. Haydi vuralım hep beraber. Zaten bunlar şöyle, bunlar böyle....
İnanın yazanları suçlamıyorum, kulübü bölmek için yaptıklarına, hain olduklarına inanmıyorum. Belli ki %90'ı en az benim kadar Fenerbahçe sevdalısı.  Gönüllerinde bu ateş var. Onlar Fenerbahçe'yi korumak istiyorlar. Bu yüzden Gökhan'a, Aykut hocaya, Bekir'e tepkileri.  Böyle gördüler, böyle anladılar bu dünyayı. Bu ışık hızıyla geçen yıllar onları böyle yapıyor. Hayatları kredi kartı borçları, işini kaybetme veya bir işe sahip olamama kıskacı altında. Ellerinde bir akıllı telefon var diye dünyaları güllük gülistanlık değil. Sabah erken kalkıyorlar, metroya koşturuyorlar, işleri yetiştirmeye çalışıyorlar. Çoğu kuzenlerinin kaçıncı sınıfa gittiğini bilmiyor. Bu hızlı hayat, bu yeni hayat, onlara karşı da çok hoyrat.
Mesele şu. Bir oyun var, futbol. İzlemeyi çok seviyoruz. Çok heyecanlı bir şey. Bir takım tutuyoruz, bir takıma tutuluyoruz. Varımız yoğumuz bu takım. Ama durmamız gereken, yapmamamız gereken bir şey var.  Oyuncularımız hakkında sahada gördüklerimizden yola çıkarak kişisel yargılara varmamalıyız.  Sahada işini yapanları sahadaki işleri ile değerlendirmeliyiz.  Yeterince mücadele etmediyse, bundan şikayetimiz olabilir, taktiksel olarak doğru pozisyonları almadıysa, yine şikayet edebiliriz. Hepsi bu. Bu çoçukların karakterleri, iş ahlakı, Fenerbahçe sevgisi gibi konularda ahkam kesmek gerçekten faydasız bir çaba. 
Kendi hayatınıza dönmenizi rica ediyorum, dışarıdan bakan bazı insanların, iş arkadaşlarınızdan en bencil olanları, sizden daha kıymetli görebildiklerine tanık oldunuz mu? Umarım olmamışsınızdır ama bir gün olacaksınız. Sizin beş para etmez gördüğünüz birini, sevdiğiniz bir büyüğünüze değerli görünüyor olabilir mi? Olmadıysa da başınıza gelecek. Evliyseniz, eşinizin çok sinir olduğu biri hakkında sizin tam tersi bir görüşe sahip olduğuna katlanmak zorunda kalacaksınız. 
Hayat böyle, size de kimse acımıyor unutmayın. Maksadınız rövanşsa devam edin. Şu şöyle, bu böyle...
Gerçekte hiçbirimiz Gökhan Gönül'ü tanımıyoruz. Alçak gönüllümü, kibirlimi, gözü tok birisimi, çıkarlarına karşı hassasmı. Ailesine, büyüklerine, komşularına karşı nasıl. Takıma katılan genç oyunculara destek veriyormu. Bunları bilemiyoruz, bilemeyiz. Bize taraftar olarak en kıymetli gözükenler, gerçekte en değerli insanlar değil, profesyonel imajını en iyi sunabilenler olabilir.  En sığ bir şekilde bu işe girersek bile çok karışık. Biraz daha açarsak, insanların döneme ve şartlara göre iyi ve kötü şeyler yaptıklarıda ortaya çıkar ki, denklem sınırsız bilinmeyene kadar gider. 
Kısaca oyuncularımıza karşı ve herkese karşı bu acımasız çağın peşin hükümleri ile yaklaşmamalıyız. Onlar futbol oynuyorlar. Bizde oraya bakalım.  Birde biraz daha yavaş olalım düşünme, anlama yargılama işlerinde.

Son söz Milan Kundera'dan:


Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Gözümüzün önüne en sıradan bir durum getirelim: Bir adam sokakta yürüyor. Birden bir şey anımsamak istiyor, ama anı uzaklaşıyor. O anda kendiliğinden yürüyüşünü yavaşlatıyor. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan, hâlâ çok yakınında olan zamanda, sanki bulunduğu yerden hemen uzaklaşmak istiyormuş gibi elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır.



İyi bir akşam değildi

Pazar, Aralık 16, 2012

     Galatasaray'a ilk defa yenilmiyoruz. Ben 30 yıldır izliyorum derbileri, pek çok mağlubiyet yaşadım. Futbol böyle bir oyun, kaybetmek oyunun bir parçası. Bir takımın büyüklüğünü gösteren şeylerden biri, kayıpları  karşılama biçimi ve ayağa kalkma hızıdır.  Aykut Kocaman'ın yönettiği Fenerbahçe, kayıplarından sonra genelde iyi dönüşler yaptı. Muhtemelen yine dönecektir.  Ama iş burada bitmiyor.  Takımın pek çok güçlü özelliği olmasına rağmen, ne yazık ki geliştirmesi gereken pek çok yönü de var. Bunları sadece bu maçın özelinden değil, geçen yarım sezondan bakarak görebiliriz. Bu değerlendirmeyi bu hafta içine bırakıp bu maçın özeline dönelim. 
      Maçtan önce bu gün öğlen saatlerinde bir tweeti favorilerime ekledim.  Arkadaşım 2000 den fazla takipçisinin 
rahatça göreceği şekilde yazdığı için, burada paylaşmayı sakıncalı görmüyorum:
@kinyas1907 ''macı izlemeyeceğim,bitene kadar son tweetim;FB çubukluya yakışır şekilde mücadele  etsin,armayı islatsin gerisi rahvan..Saldır Fener!..''   
Bunun üzerine söyleyecek söz yok aslında. Bizim takımımızdan her zaman beklediğimiz tam olarak bu.  Ve ne yazık ki  bu maçın özelinde bunu bulamadık.  Oyuncularımıza haksızlık etmek hiç istemem. Ruhsuz bunlar gibi bir şey anlaşılmasın yazdıklarımdan.  Teker teker hepsinin elinden geleni yaptığını gördüm ve zaten buna şüphem yok. Ama bir bütün olarak daha kararlı bir mücadele bekliyordum. Saçma sapan kararlarla oyunu yavaşlatan hakeme karşı, her fırsatta kendini yere atan Eboue'ye, Burak Yılmaz'a karşı, daha kararlı ve sert bir mücadele bekledim.  Rakibine baskı yapan arkadaşının peşine takılan 3-4 oyuncumuzun, tempoyu yükselttiği anları görmek istedim. Oyun durduğunda, koşarak topu alıp çok hızlı bir biçimde oyuna sokmaya çalışan oyuncularımızı görmek istedim.  Bunları görmek istedim, çünkü bunu yapabilmek için özel bir yeteneğe gerek yok.  Sadece bu önemli maça iyi hazırlanmış olmaya, kazanma arzusuna ve bir takım olarak davranmaya ihtiyaç var. Biz özellikle bir takım olarak davranma konusunda yeterince iyi olamadık bu akşam. Türkiye liginde deplasmanda kaybettiğimiz onca puanı da bu yüzden kaybettik. İleride topla buluşmuş ve 4 rakip oyuncu tarafından sarılmış herhangi bir oyuncumuz,  bir anda bütün hızıyla sahanın boş alanlarına ve pas açılarına koşan arkadaşlarını görmeli. Top rakipte iken bütün gücü ile baskı uygulayan oyuncumuz, arkasında rakip pas açılarını kapatan diğer arkadaşlarını bulmalı. Bu akşam ve puan  kaybettiğimiz pek çok akşam bunları yapamadık. 
      Sürekli sahadaki oyuncuların bireysel performanslarını değerlendiriyoruz. Stoch oynasın, Mehmet oynamasın, benzeri kişisel değerlendirmeler yapıyoruz. Oyuncuların bireysel teknik yeteneklerine göre karar veriyoruz. Oysa genellikle kimin oynadığı ve farklı bireysel teknik özellikleri önemli değil.  Önemli olan sahadaki diğer arkadaşlarıyla en verimli ortaklıkları kuran oyuncunun sahada olması. Kendi yeteneklerini kullanırken, diğer arkadaşlarının da yeteneklerini kullanmasına yardım etmesi.  Takımı daha iyi işleten parçaları bir araya getirmek önemli.  Zira tek başına maçı alıp götürmek diye bir şey yok.
     Bu akşamın özelinde bireysel olarak dikkatimi çeken performanslar şöyle.
Caner-Stoch değişikliğinden sonra oyun olarak geri gittik. Stoch hemen hemen top almadan oyunu bitirirken Hasan Ali'ye hiç yardım etmedi. Bu yetenekli genç sahaya kendini vermediği sürece zararlı oluyor. Teknik heyet kendisini toplamasına yardım etmeli, olmuyorsa görev vermemeli. 
Sezer Fenerbahçe taraftarının en çok sahada görmek istediği oyuncu. Bence Fenerbahçe taraftarı istemeden ona haksızlık ediyor. Çok yetenekli bir oyuncu olmasına rağmen, ortaya çıkan beklentiyi karşılaması çok zor.Kayseri maçından sonra bu akşamda etkili olamadı.  Daha çok çalışmalı ve daha basit oynamalı.
Krasiç için ne yazsak yalan.  Bu tempoda maçlarda şu haliyle yararlı olması çok zor.  Mehmet Topuz'a değil Krasiç'e şans veren hoca biraz daha fazla düşünmeli.
İşler kötü giderken sahada daha çok arayan, yer değiştiren, insiyatif alan oyuncu sayımızı arttırmalıyız. Kuyt dışındaki tüm oyuncularımız sahanın sadece belli bölgelerini kullanıyor. Oyunun gelişimine göre alan değiştiren oyuncu sayımızı çoğaltmalıyız.
İkili mücadelelerde ucuz fauller yapıyoruz.  Duran toplar, ortaya çıkabilecek ataklardan daha tehlikeli.  
      Son olarak bu maçla ilgili iki kelam edilecekse, her ne gerekçe ile olursa olsun beceriksiz hakem yönetimini atlamamak lazım. Hakem maçı kontrolümüze almaya çalıştığımız her fırsatta frene bastı. Son derece ucuz kararlarla oyunu sürekli yavaşlattı. Özellikle 2. golü yediğimiz frikikte, Selçuk İnan'ın kendini yere bırakmasını  çok yakın mesafede olmasına rağmen, adete beklediği fırsatı bulmuş gibi değerlendirdi. Bence sonucu direk etkiledi.
      


Kader sen bize nazik davranmadın

Adı feleğin tekeri olan, hayat diye bir kategori açan, yazdıkları bir gün kızı tarafından okunulur diye uman çoçukluğu 80' ler, gençliği 90' larda  geçen biri bu Sibel Can şarkısını muhakkak ekler bloguna. Her dinlediğimde şöyle diyorum: ''Böyle bir şarkı yapsaydım, o gün ölseydim''.

Hançer
Terk edip gittiğinden beri
Kalbime lokma ask girmedi
Sahipsiz kaldım yalan gibi
Bozgunum senden bile deli
Yandımı canın benim gibi
Yaşarken öldünmü mahkum gibi
Hasretin büyür yüreğimde
Paslı kırık hançer gibi
Kader kader sen bizi nazik davranmadın
Kader kader herkese eşit yazılmadın
Hayat hayat sen bize nazik davranmadın
Hayat hayat herkese eşit yaklaşmadın
Vazgeçip gittiğinden beri
Kalbime tatlı söz değmedi
Sessizim sönmüş mum gibi
Kalır paslı hançer izi
Tenim unuturmu ellerini
Gönlüm bırakmıyor sevmişleri
Yavaş yavaş yaktın beni
Zehirli bir hançer gibi
Kader kader sen bize nazik davranmadın
Kader kader herkese eşit yazılmadın
Hayat hayat sen bize nazik davranmadın
Hayat hayat herkese eşit yaklaşmadın
İçin için büyüyor fırtınam çığ gibi
Daha çok kanatıyor aşk sancıları
Bizim için çalıyor yalnızlık çanları
Daha bir ağlatıyor aşk sarkıları
Böyle hüzne canmı dayanır
Öyle bakma kalp çok kırılır
Böyle hüzne canmı dayanır
Öyle gitme kalp çok yıpranır
Kader kader sen bize nazik davranmadın
Kader kader herkese eşit yazılmadın
Hayat hayat sen bize nazik davranmadın
Hayat hayat herkese eşit yaklaşmadın



Şimdi saat sensizliğin ertesi

Cumartesi, Aralık 15, 2012

Öyle çok dizici filan değilim. İzlersem de bilgisayardan izliyorum. Suskunlarıda bir kaç bölüm izledim. Final beni yıllar öncesine getirdi.


şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben…
şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun
soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!
şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben…
şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun…
kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun
gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi
YUSUF HAYALOĞLU


Bu blogtaki özgün içerik herkese açıktır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Popular Posts