.
Bu tenha blogun yolunu kaybetmiş okuyucuları ve gelecekte okumasını beklediğim kızım için 2 video ekleyeceğim bu kayıta. Charles Aznavour söylüyor: Emmenez-moi. 2 videoda da aynı şarkı var. Birincisi çok eski bir kayıt ancak benim için değerli olanı bu. İkinci kayıt ise şarkıyı beğenip daha güzel dinlemek isteyenler için.
Peki nedir birinci kayıtın olayı, ilk paragraftaki beylik laflarla ne ilgisi var?
Şudur:
Bu çirkin küçük adamın, sahnede şarkısını söylerken ihtişamlı bir kartal gibi kabarmasını görmek ve anlamak önemli olan. Bütün hücreleri ile bütün ruhu ile şarkısını söylerken ulaştığı olağan üstü performansın altındaki büyük ruhu görmek. Tanıdığım ve diğerlerinden daha akıllı bulduğum onlarca insan, -ben dahil, kendimi de tanırım biraz- böyle bir tipi olsaydı, değil şarkı söylemek, insan önüne çıkmazdı. Her kalabalığı kullanırdı gizlenmek için.
Ömrümün bu yıllarında bir şeyi böylesine kendimden geçerek yapabilmek isterdim. Daha genç ve güzel görünmekten daha fazla bir şey bu.
Gelmiş ve okumuş olanlara teşekkürler. Sevgiler...
Gözünü seveyim Google. Bir kardeşimiz şarkınız türkçe sözlerini de girmiş. Merak eden olursa okusun.
ağırlık ve sıkıntı ile belim bükülmüşken,
gemiler yanaşıyor rıhtıma, meyve yüklü
dünyanın sonundan geliyorlar
serseri fikirler taşıyarak,
mavi göğe yansıyan seraplarında
bilinmeyen ülkelerin ve
herkesin çıplak olduğu plajlarıyla sonsuz yazların
acı kokusunu getirerek
ben ömrüm boyunca
kuzey göğünden başka gök görmedim
kıyıdan bu griliği (melankoliyi)
yıkamak temizlemek isterdim
beni dünyanın sonuna götürün
hayal ülkelerine götürün beni, harikalar diyarına
bana öyle geliyor ki acıya
güneşin altında daha kolay katlanılır
barlarda, gün karardığında,
denizci adamlarla kızlardan
ve aşktan bahsederken,
elimizde kadehlerle
algımı kaybederim
düşüncem aniden beni yerimden eder
ve sonra geri bırakır
muhteşem bir yaz sahilinde görürüm aşkı
ve dokunurum önümde deli gibi koşan aşka
ve hayalimin boynuna sarılırım
barlar kapanıp denizci adamlar
gemilerine döndüklerinde
ben rıhtımda devam ederim
sabaha kadar rüya görmeye
beni dünyanın sonuna götürün
hayal ülkelerine götürün beni, harikalar diyarına
bana öyle geliyor ki acıya
güneşin altında daha kolay katlanılır
güzel bir gün, çatırdayan bir takayla
coque au pont’dan* çıkmak için
çalışırdım kömür madeninde
beni yaşamaktan başka hiçbir şeyin önemli
olmadığı,
aylak kızların insanı titreyen kalbinden büyülediği
ve çiçekten kolyelerle sarhoş ettiği
çocukluk rüyalarıma, uzak adalara
götüren yolu seçerek
kaçıp gideceğim
geçmişimi geride bırakarak, hafif,
yanımda yüküm olmadan,
kalbim özgür ve
bağıra bağıra şarkı söyleyerek…
beni dünyanın sonuna götürün
hayal ülkelerine götürün beni, harikalar diyarına
bana öyle geliyor ki acıya
güneşin altında daha kolay katlanılır
beni dünyanın sonuna götürün
hayal ülkelerine götürün beni, harikalar diyarına
bana öyle geliyor ki acıya
güneşin altında daha kolay katlanılır…
0 yorum:
Yorum Gönder